14 Mayıs 2012 Pazartesi

6 Yazarin Edebi Kisiligi ve Eserleri

Ömer Seyfettin



28 Şubat 1884’te Gönen’de doğdu. 6 Mart 1920’de İstanbul’da yaşamını yitirdi. Çağdaş Türk öykücülüğünün ile "Milli Edebiyat Akımı"nın kurucularından. Kafkas göçmenlerinden Yüzbaşı Ömer Şevki Bey'in oğlu. Öğrenimine Gönen’de başladı. Babasının görevi nedeniyle sürekli yer değiştirmemeleri için annesiyle bilikte İstanbul'a gönderildi. 1892'de Aksaray’daki Mekteb-i Osmaniye’ye yazdırıldı. 1896'da Eyüp’teki Baytar Rüşdiyesi’ni bitirdi. Edirne Askeri İdadisi’nden sonra 1903'te İstanbul’da Mekteb-i Harbiye’den mezun oldu. Mülazim (teğmen) rütbesiyle orduya katıldı. İzmir Zabitan ve Efrat Mektebi'nde bir süre öğretmenlik yaptı. 1908'de merkezi Selanik'te olan 3'üncü Ordu'da görevlendirildi. 1911’da ordudan ayrıldı. Ama Balkan Savaşı çıkınca tekrar askere alındı. Sırp ve Yunan cephelerinde savaştı. Yanya Kalesi'nin savunması sırasında Yunanlılara esir düştü. Bir yıl süren tutsaklıktan sonra İstanbul'a döndü. Kısa bir süre "Türk Sözü" dergisinin başyazarlığını yaptı. 1914'te Kabataş Lisesi'ne edebiyat öğretmeni olarak atandı. Ölümüne dek bu görevi sürdürdü. Yazmaya Edirne'deki öğrenciliği sırasında başladı. İlk şiiri "Hiss-i Müncemid" "Ömer" imzasıyla 1900'de "Mecmua-i Edebiye"de yayınlandı. İlk öyküsü "İhtiyarın Tenezzühü" 1902'de Sabah gazetesinde yer aldı. İzmir ve Makedonya'da görevliyken yazdığı şiir, öykü ve makaleler çeşitli dergilerde çıktı. Askerliğe ara verdiği dönemde ise yazıları "Rumeli" gazetesi ve çeşitli dergilerde yayınlandı.

Selanik'te yayınlanan "Genç Kalemler" dergisindeki yazılarıyla ünlendi. Derginin ikinci dizisinin ilk sayısında Nisan 1911'de yayınlanan "Yeni Lisan" başlıklı yazısı "Milli Edebiyat" akımının başlangıç bildirgesidir. Yazılarında, yalın, halkın konuştuğu ve anladığı bir dil kullanmak gerektiğini savundu. Türkçe'nin kendi kurallarına uygun yazılmasını, Arapça ve Farsça sözcüklerden arındırılmasını istedi. Milli Edebiyat akımının öncülüğünü Ziya Gökalp ve Ali Canip Yöntem'le birlikte sürdürdü. 1. Dünya Savaşı yıllarında "Yeni Mecmua"da yayınlanan öyküleriyle ününü iyice yaygınlaştırdı. Öykülerini kişisel deneyimlerine, tarihsel olaylara ve halk geleneklerine dayandırdı. Günlük konuşma dilini kullanması, öykülerine canlı ve etkileyici bir özellik verdi. Çok değişik konular işledi. Bunları anlatırken yergiye, polemiğe, komik durumlara ve toplumsal yorumlara da yer verdi. Sağlık durumu bozulup ölümünden sonra 1926’da öykülerini önce Ali Canip Yöntem derledi. Ardından Ahmet Halit Kitabevi 1936’da bir derleme yaptı. 1950’den sonra Şerif Hulusi, öykülerini yeniden gözden geçirip 10 cilt halinde yayınladı. Rafet Zaimler Yayınevi 1962’de 30 öykü daha ekleyerek 11 ciltlik bir külliyat halinde yayınladı. Son olarak Bilgi Yayınevi, "Bütün Eserleri" adıyla tüm öykülerini 16 kitapta topladı. Kahramanlar, Bomba, Yüksek Ökçeler, Yüzakı, Yalnız Efe, Falaka, Aşk Dalgası, Beyaz Lale, Gizli Mabet bu dizideki öykü kitaplarından bir bölümü. İnceleme kitaplarında "Tarhan", "Ayın Sin" rumuzlarını kullandı.


ESERLERİ

ŞİİR:
Ömer Seyfettin’in Şiirleri (1972, Fevziye Abdullah Tansel derlemesi)

ROMAN:
Ashâb-ı Kehfimiz (1918)
Efruz Bey (1919)
Yalnız Efe (1919, 1988)

ÖYKÜ:
Harem (1918)
Yüksek Ökçeler (1922, 1988)
Gizli Mabed (1923, 1988)
Beyaz Lale (1938)
Asilzâdeler (1938)
İlk Düşen Ak (1938, 1980)
Mahçupluk İmtihanı (1938, 1982 bir oyun da içerir)
Dalga (1943, 1952)
Nokta (1956)
Tarih Ezelî Bir Tekerrürdür (1958)

İNCELEME:
Milli Tecrübelerden Çıkarılmış Ameli Siyaset (1912)
Yarınki Turan Devleti (1914)
Türklük Mefkuresi (1914)
Türklük Ülküsü (ilk 3 kitap birarada ölümünden sonra, 1975)

-----------------------------------------------






Refik Halit Karay


1888- 1965 yılları arasında yaşamış olan edebiyatçı – yazar, Karakayış ailesindendir. Refik Halit, Galatasaray Sultanisi ve Mekteb-i Hukuk’ta okumuştur. Fecr-i Ati Edebiyatı topluluğunun kurucularından olan Ka­ray, uzun yıllar gazetecilik yapmıştır. Kirpi takma adıyla eleş­tiriler ve siyasi yazılar yazmıştır. Bu yüzden I. Dünya Savaşı­na kadar Anadolu’ya sürgün edilmiştir. Refik Halit Karay, Robert Koleji’nde öğ­retmenlik, Sabah gazetesinde yazarlık, Posta-Telgraf müdür­lüğü yapmış, Aydede isimli mizah dergisini çıkarmıştır. Millî Mücadele aleyhindeki yazı ve davranışları yüzünden “yüz el­lilikler” listesine alınmış, yurdu terk etmek zorunda kalmıştır. Özellikle hiciv, mizah, deneme, fıkra ve hatıra (anı) türünde eserler yazmıştır.

Eserleri


Memleket Hikayeleri, Gurbet Hikayeleri, Deli, Ay Peşinde, Bir İçim Su, Kadınlar Tekkesi, Üç Ne­sil Üç Hayat, Yezidin Kızı, Sürgün, İstanbul’un İç Yüzü’dür.

Ahmet Hikmet Müftüoğlu



1. Ahmed Hikmet’in edebiyat merakı daha lise yıllarında başlamıştı. Bu alandaki merakının, aileden gelen bir haslet olduğunu ifade eder.

2. İlk olarak Asır Kütüphanesi neşriyatı arasında çıkan Leyla Yahut Bir Mecnunun İntikamı yayınlandı. Daha sonra Fransızcadan Tuvalet ve Letafet ve Bir Riyazinin Muaşakası adlarında iki eser tercüme ettiyse de, doğu ile batı kültürünün çok farklı olduğunu görerek bir daha eser tercüme etmedi.

3. Servet-i Fünun devrinde, İkdam ve Servet-i Fünun dergilerinde yazdığı hikaye ve nesirlerini 1901 yılında Haristan ve Gülistan adlı eserlerde topladı. Bu iki eserinde Ahmed Hikmet Müftüoğlu, daha iyi tesir yapmak, gönülleri heyecanlandırmak için mübalağalı bir üslub kullandığını, ağır ve anlaşılması güç Servet-i Fünun dilini işlediğini ve hayal mahsulü konular anlattığını bizzat kendisi söyler. Kendisinin de ifade ettiği sebeplerden dolayı bu iki eseri fazla itibar kazanamamıştır.

4. İkinci Meşrutiyetten sonra, zamanın modasına uyarak o da Turancılık edebiyatı akımına uymuştur. Bu akıma bağlı olarak yazdığı yazıların büyük kısmını Çağlayanlar (1922) adlı eserinde toplamıştır.

5. Bu eserinde yazar arı Türkçeciliğe yönelmiş, fakat bu defa da kelime uydurma ve Servet-i Fünundan kalma hayalcilikten kendini kurtaramamıştır.

6. Gönül Hanım adlı romanı Tasvir-i Efkar Gazetesinde tefrika edilmiş ve 1970’de kitap olarak bastırılmıştır.

7. Ahmed Hikmet, yazılarında daha ziyade kelime bulmaya ve üsluba dikkat ettiği için, konulara dikkat etmemiş ve bu yüzden zamanındakilerin ayarında bir edebiyatçı olamamıştır.

8. Yeğenim adlı eseri Türk edebiyatının en meşhur ve en güzel monologlarındandır.

Eserleri:

Patates (ilmî, 1890)
Leyla yahud Bir Mecnunun İntikamı (hikaye, 1891)
Tuvalet yahud Letafet-i Aza (tercüme ve ilaveler, 1892)
Bir Riyazinin Muaşakası yahud Kamil (tercüme, roman, 1892)
Haristan ve Gülistan (hikaye, 1901)
Gönül Hanım (roman tefrikası, 1920)
Çağlayanlar (hikaye, 1922).



Halide Edip Adıvar




*Yazı hayâtına gazete ve dergilerde yayınlattığı makale, sohbet ve denemelerle başlamıştır

*Kurtuluş Savaşı onun düşünce dünyasını değiştirmiş, ideolojik romanlar yazmasını sağlamıştır.

*Bâzı romanları Türk gelenek ve görenekleri üzerine kurulmuş, sosyal hayatımızı çok canlı çizgilerle yansıtan töre romanlarıdır. Bu türden olan Sinekli Bakkal, CHP Roman Ya-rışması’nda birincilik kazanmıştır, kısa ve fiilsiz cümleleri, sade bir dili vardır. Bu bakımdan yazarı tenkit edenler olmuştur.

*Bütün eserlerinde kadın kahramanların daha kuvvetli ve canlı anlatıldığı, tanıtıldığı görülür.

*Halide Edip Adıvar, şahıs yaratmada çok başarılıdır. 

*Cumhuriyet döneminin en çok okunan eserlerini yazmıştır.




ESERLERİ


Yeni Turan (1912);
Mor Salkımlı Ev (1963);
Ateşten Gömlek (1923);
Vurun Kahpeye (1923);
Yolpalas Cinayeti (1937);
Hayat Parçaları (1963);
Sinekli Bakkal (1936);
Dağa Çıkan Kurt (1922);
Zeyno’nun Oğlu (1928);
Döner Ayna, Sevda Sokağı (1954);
Mev’ut Hüküm (1918);
Himmet Çocuk; Handan (1912);
Türk’ün Ateşle İmtihanı (1962);
Kerim Usta’nın Oğlu (1958).


Reşat Nuri Güntekin



1889 yılında İstanbul’da doğmuştur. Edebiyat fakültesin­den mezun olduktan sonra çeşitli yerlerde öğretmenlik yap­mıştır. Reşat Nuri Güntekin, müfettişlik, Paris Kültür Ateşeliği’nde de bulunmuştur. 1956′da vefat etmiştir.

Ulusal edebiyat döneminin olduğu kadar çağ­daş Türk edebiyatının da en büyük romancılarından olan Reşat Nuri‘nin öykü, gezi, eleştiri, tiyatro türlerinde de yapıtları vardır. Öğretmen ve müfettiş olarak görev yaptığı sıra­da Anadolu ve Anadolu insanını gözlemlemiş, onları yakından tanıma olanağı bulmuştur. Ününü “Vakit” gazetesinde tefrika edilen “Çalıkuşu” adlı romanıyla kazanmıştır. Reşat Nuri Güntekin, önceleri “Dudaktan Kalbe” ve “Akşam Güne­şi” gibi duygusal romanlar yazmıştır. Daha sonra, realist bir anlayışta çevreyi ve İnsanların olduğu gibi yansıtan töre romanları yazmıştır. İnsanların içdünyalarını anlatırken, okuru sıkmayacak psikolojik tahliller yapmıştır. Anadolu ve insan gerçeğini, yalın bir dif ve etkili bir anlatımla dile getirmiştir. Töreden gelen doğru-yanlış inançları, acı-tatlı kişisel duygu­larla birleştirerek yansıtmış, yanlış Batılılaşmayı anlatmıştır.





Eserleri


Çalıkuşu, Dudaktan Kalbe, Akşam Güneşi, Yeşil Gece, Acımak, Yaprak Dökümü, Miskinler Tekkesi, Kavak Yelleri (roman) Tanrı Misafiri, Sönmüş Yıldızlar (öykü) Anadolu Notları (gezi), Hançer, Taş Parçası, Balıkesir, Muhasebecisi (tiyatro)




YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU (1889–1974)




* Edebiyatın her alanında eser vermiştir.Fecr-i Ati’nin dağılmasından sonra Milli Edebiyat içinde yer almıştır.
* Çoğunlukla içinde yaşadığı toplumun dertlerini eserlerinde işlemiştir.
* Anadolucu, Atatürkçü bir çizgide kalmıştır.
* Esas ününü romancılık alanında bulmuştur.
* Kuvvetli bir gözlem gücü vardır.
* Realist bir çizgide yaşamıştır.
* Eserlerinde aydın-halk çatışmasını yansıtmıştır.


Eserleri




ROMANLARI: Kiralık konak, Nur Baba, Hüküm Gecesi, Sodom ve Gomore, Yaban, Ankara, Bir Sürgün, Panorama
HİKAYELERİ:Bir Serencam, Rahmet, Milli Savaş Hikayeleri
ÇEŞİTLİ MAKALELERİ:İzmir’den Bursa’ya(H. Edip, F. Rıfkı, M. Asım ile), Kadınlık ve Kadınlarımız, Seçme yazılar, Ergenekon
OYUNLARI: Nirvana, Veda, Sağanak, Mağara
MENSUR ŞİİRLERİ: Erenlerin Bağından, Okun Ucundan


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder